Babam bizi yetiştirirken "daima mazlum halkların sesi olun" derdi. "Mazlum", anlamını belki idrak etmediğim ama sıklıkla duyduğum bir kelimeydi. Büyüdükçe fark etmeye başladım "coğrafyamızın kaderini", zalimler ve mazlumlar meselesini.
Delilimin koca bir şey takıldı...Baktım ki;
Genişçe bir küfe yatmakta , hem epey eski.
Bu bir hamal küfesiymiş...Acaba kimin? Derken.
On üç yaşında kadar bir çocuk gelip öteden,
Gerildi, tekmeyi indirdi öyle bir küfeye;
Teker meker küfe, bitkin düştü tâ öteye.
Benim babam senin altında öldü, sen hâlâ
Kurumla yat sokağın ortasında böyle daha!
Babanzâde Naim Bey'le de sık konuşurduk. Bu kıymetli ilim adamı, biz Mısır'da iken ölmüştü. Babamın bu kadar içten ağladığını hiç hatırlamam... "Bir gün anavatanıma dönebilirsem, beni onun yanına gömünüz." dedi.